Çözümsüzlük
Kutsal mekanların dilindedir, bayram eden tohumlar.
Doğurdukça artar, güftelerin tutkuları.
Elbise alır, çocukta dirilen sevinç.
Umut içindedir, yürüyen minik adımlar.
Böyle hazırlanır, aşk için sevenler.
Kırık mumlar hanesinde,
Bir garip şarapla bütünleşir.
İçtikçe sel olur, azabındaki yıllar.
Gözyaşı bir anda oruç tutar.
Ama sonrasında,
İftarla gelen sayıklama damlaları.
Aşılmış yorgunluktur, daralan çemberlerin türküleri.
Bir garip ağlıyor, topaçla dönen ayrılıkta.
Hızlandıkça sonsuzlaşıyor, içteki mırıldanmalar.
Düşen bir yılan gibidir, sevginin aritmetiği.
Alt üst olur, denklemle kurulan olumsuzluk.
Çünkü aşıktır, insanoğlu.
Veda eden yürüyüşte,
Sessiz adımların ürperen öfkesi vardır.
Kaskatı kesilir, infazdaki arınmışlık perdesi.
Çözümü yoktur, şiir dalgalarının.
Ne kadar yazılsa da,
Boş kalır, üflenen yaşamlar.
Kurdun kuzuya olan düşkünlüğüdür;
Yaşamın ölüme olan tırmanışı.
Tıpkı dağları tırnaklamak gibi.
Hatta yüksek bir uçurumu,
Olgunlukla içine çekmek gibi.
Emeklemek gerek, önümüzde duran engeller için.
Ne olursa olsun,
Yıkıntıyı süpürmek gerek.
Temiz sokaklar uğruna,
Batık şehirler kurmak gerek.
Karınca yürüyüşü var, tepedeki yalnızlıkta.
Seslendikçe telepati kuruyor, ayrılık bükülmeleri.
Uğruna bir hançer saplıyorum, yüreğime.
Çünkü ben; seni,
Ölümde daha çok seviyorum